bugün

entry'ler (7)

sensizlik

camlara sensizlik sindi... buğulandığında adını yazan yok, karşı yoldadır diye perdeleri açan yok...
yollara sensizlik sindi... tozlarında ayağının izi yok, gelmessin ya kulağımda çocukların sesi yok...
geçmişe sensizlik sindi... çekmecemde gülümseyen yüzün yok, hatıradır sakladığım yazın yok...
seslere sensizlik sindi... seni bana soracak arkadaşlar yok, beraberken dinlediğimiz şarkılar yok...
yüzlere sensizlik sindi... mutluluğu anlatacak gülücükler yok, ayrılığı hatırlatacak gözyaşları yok...
odama sensizlik sindi... dünyama sensizlik sindi... rüyama sensizlik sindi...
düşündüm de... bu sensizlik bir içime sinmedi, hiç içime sinmedi....

yenişehir

ben bir şehre ait olamadım hiç...
hepsinde benden izler vardı..
belki de bu izler sadece anılarımdandı...
en çok o küçük şehri sevdim,
o da beni hiç beklemediğim kadar kanattı...

ben bir erkeğe bağlanıp, sığınamadım hiç...
hepsinde beni korkutan bir taraf vardı...
belki de aralıksız kaçışlarım, korkulu aşklarımdandı...
en çok o küçük şehirdeki adamı sevdim,
o da benim susmaya alışkın gözlerimi ağlattı...

yağmur kokuyordu o küçük şehir...
ara sıra gülümseyen güneşi vardı...
sinesinde rüzgar kokan aşklar barındırırdı...
küçücük bir şehrin beni tutsak etmesi,
belki de sonbaharında esen rüzgarındandı...

(bu da yenişehire yazılmış bir şiir.. işte öyle...)

giden sevgilinin ardından

bir dakika daha dur...
sadece bir dakika...
söylemek istediğim bir şeyler var sana, ve ilk cümleyi bulamıyorum ben...
'gitme' diyeceğim mesela, 'beni bırakma'....'ben sensiz de yaşarım haklısın, belki sen bensiz daha mutu olacaksın, kim bilir...'ama gitme diyeceğim sana, gitme... nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.. bir dakika daha dur lütfen..
seni seviyorum da demem gerek.. nasıl söyleniyordu? bekle biraz.. olmuyor işte beceremiyorum.. ağlamam lazım bir de bunu söylerken.. yağmur yağmalı ya da... ben yağmura karışmış gibi silerim gözyaşımı... seni seviyorum derim bir kaç kez kesik kesik cümlelerle... evet evet.. '' seni seviyorum... seni seviyorum... lütfen gitme...''
sen ağlamaya başlarsın birden, belki de ağlamazsın... yağmura karıştırırsın gözyaşlarını benim gibi... bana sarılırsın sıkı sıkı... fısıltıyla karışık bir ''ben de seni...'' yeter. sessizlik daha iyi..
gitme.. bir dakika daha dur.. sadece bir dakika... sen giderken birşeyler söylemem gerek... yağmur da yağmıyor ki...

kaybetmek

mucizelerimden arta kalanlar yok artık.. eserlerim yağmalandı...
hayatta 'güven' duygusuna güvenirdim bir tek, o da yabancı ellerce hırpalandı.
vazgeçtiklerim vardı oysa kendime dair, unutmak istediklerim tek tek hatırlatıldı. tarih tekerrürden ibarettir ya, tekerrür bile tekerrür etmeye başladı zamanla bir de kaybetmekten korkamayan bir ben vardı ya zamanında, kaybetmenin ne olduğunu anlayınca korkularım da başladı.
ölüm kaybetmek değilmiş, bil sadece, senin öldüğünü düşünmek bile rahatlattı bir an ve daha anlamlı akmaya başladı zaman.
yalnızlığa kenetlendim uzun süre... sonra birileri girdi hayatıma, birileri çıktı.. merak etme, hiç biri senin kadar mutlu etmedi; hiç biri de senin kadar acıtmadı canımı...
bir intihar havasında şimdi hislerim, eğer becerebilirsem sebebinin sen olduğunu bilmeyeceksin, korkma..
üzülme de, ölüm kaybetmek değildir çünkü lütfen unutma...

unutamamak

seni unutmaya karar verdim bu gece. önce... bahar akşamları seyrettiğimiz yıldızları topladım. ay biraz darıldı bana. bütün suçu sana attım. sonra...beraber dinlediğimiz şarkıları sildim, tüm tanıdıkların hafızasından. artık sana dair herşey çıktı hayatımdan....derken...tozlu resimler buldum satır aralarında. tüm resimleri tozlu geçmişe emanet ettim, hepsiyle vedalaştım....
bildik bir numaradan, yeni bir aşk sipariş ettim kendime; en büyüğünden bir tane de yelken aldım. artık unutma vakti... bütün hazırlıklar tamamlandı. tam koşar adım okyanusa yol almıştım ki; içimde bir şeyler yoruldu, mahzunlaştı... ne olduğunu anlayamamıştım....
sustum... dinledim... oydu...
iyi de... şimdi ben bu bedenimdeki, 'gitme, geri döner belki.' diyen umudu n'apacaktım...
tüm çabalarım boşa gitti... bu gece de seni unutamadım...

duygusuz insan

her insanın içinde bulunur duygu... iyilik, kötülük, kin, nefret, kıskançlık, sevgi, hoşgörü... uzaarrr giderr bu liste... her insanda bulunur duygular ama farklı oranlarda... bazılarında kin ağır basar, bazılarında kötülük, bazılarında ise sevgi... yaşadığın yer, aile ortamın, arkadaş çevren, genlerin, başardıkların, başarısızlıkların etkiler bunların oranını.. kalp kırıklıkların fazlaysa eğer iyi duyguların kolay kolay gösteremez kendini... güzelliklerinin üstünü siyah bir çarşaf gibi örter korkular... ne sevdiğini söyleyebilirsin, ne de birini affedip sarılabilirsin sıkı sıkı tekrar... ama birileri görmez, bilmez korkularını... kalbinin bir kez daha kırılacağını bilmeden duygusuz derler ve sen ' duygusuz değilim' demeye de korkarsın...

ben bu yazıyı sana yazdım

bunlar mutsuzluğun pençeleri.. bedenimde sakladığım tüm izler senin eserin.. sensizlikte oluştu tüm bu kesikler ve yine bir sensizlik anında ölmeyi istedim tüm iyi niyetimle... olmadı...
mutlaka bir yarını olmak zorunda değil bu günün endişelenmene gerek yok.. hatta bu gün de olmayabilir... hiç yaşamadığım günler oldu çünkü biliyorum... hepsi hepsi aralıksız elli altı saat uyku...
canım acıyor... kanayan yerlerim değil, bıçak izlerim değil... canım acıyor... ağlamak bu kadar zor olmamalı bu kadar acıya... bir iki damla yaş lütfen... temizlensin içim arınsın senden..
bir iki damla yaş.. sadece bir iki damla...
yoksa bir iki damla kan akıtmak yetmeyecek içimi arındırmaya...